Amorosa

Yazar Agnes Von Krusenstjerna'nın hayatını ve çalışmalarını etkileyici bir şekilde anlatan bu büyüleyen drama, sanatsal bir vasiyet niteliğindedir. Filmin ilk büyüleyen sahnesi tonu belirler: Agnes, Venedik Karnavalı'nın gece eğlencelerinin ortasında bir deli gömleği giymiş, kocası ve hemşirelerin eşliğinde şehrin bir akıl hastanesine götürülür. Filmin merkezinde Agnes Von Krusenstjerna'nın el yazması otobiyografisi "çocuğu" yer alır. Film, Agnes'in masum kız kitapları yazan bir yazardan, ciddi ve kendisini tüketen bir romancıya dönüşümünü ortaya koyarak onun hayatının yürek burkan bir yolculuğuna çıkar. Etkileyici imgeler ve içe dönük sahnelerle ailesiyle olan ilişkisinin karmaşıklıkla dolu ayrıntılarına dalar. Film zamanda geriye dönerek Agnes'in kendi şeytanlarıyla ve sanatçı sesini bastırmaya çalışan toplumsal kısıtlamalarla verdiği savaşı gösterir. Amorosa, izleyicileri büyüler ve etkiler, jenerik akmaya başladıktan sonra bile uzun süre unutulmaz.