Brutes and Savages

Afrika ve Güney Amerika'nın keşfedilmemiş bölgelerinin güzelliklerini ve dehşeti muhteşem bir biçimde sergileyen olağanüstü bir belgesel parçası. Etkileyici ve bir o kadar da iç yorucu olan film, dünya kaşinden Arthur Davis'in gözleriyle çeşitli kütürleri ve geleneklerini gösteriyor. Davis'in niyetleri her ne kadar istismarcı gibi gözükse de belgesel, kabile göreneklerini, dini törenleri ve vahşi hayvanlarla karşılaşalmaların ham ve düzenlenmemiş bir portresini sunuyor. Orijinal görütüler ile ilgi çekici yeniden canlandırmaların karşımı, tartışmalı olsa da, görüntülerin etkisinin kaybolmamasını sağlıyor. Film grafik ve çarpıcı sahnelere sahip olsa da izleyiciler bu rahatsız edici görsellerin dünyanın çeşitli kabilelerindeki yaşamın gerçeğini canlandıran samimi bir tasviri olduğunu anlamalılar. Filmin bazı kısımları gülünçlere sebep olsa da, Brutes and Savages temel olarak eğitim amaçlıyor ve farklı toplumlardaki insan davranışlarının ve inançlarının karmaşıklıklarını sergiliyor. Film eleştirmenleri yeniden canlandırmaların kullanımının biraz abartılı ve belki de sömürcü olduğunu düşünebilirler, ancak film izleyicilere gezegenimizin çeşitliliğinin ve güzelliğinin kalıcı bir izlenimini bırakmayı başarıyor. Arada sırada yaşanan etik kaygılara rağmen belgesel, dünyanın el değmemiş köşelerindeki yaşamın etkileyici ve acımasız gerçeğini gösteren güçlü ve anlayışlı bir incelemedir.