Murder on a Honeymoon Poster

Murder on a Honeymoon

Shiver and shake while you giggle and quake!

Detaylar

Sapsal bir cinayet-melo, ancak abartı derecede becerikiz bir idareyi giderebilecek kadar komik. Bu, Nantucket’ta bir yaz buzlamanın bir parçası olduğu bir uçağı kırarken cinayet kurguyu çözerken, gençlerden oluşan bir okul müdürü ve NYPD müfessisinin yine başka bir ölüm planı bozmasına tanık oluşumuzun son örneğidir. Vaktin tam da tadını çıkardığı bir balayı esnasında okulun birbirinden neşel i öğretmenleri Hildegarde (Edna May Oliver) ve orak asıcı eşimiz, o anlarda New York emniyeti müfessisi polis memuru karısı Oscar (James Gleason) da dahil olmak adıyla epeyce antika bir korsan sandığı içerisinde ele geçirilmesi umuldu satılıyor olsa gerek mücevherleri takip ederek Nantucket’ya gelirler. Ama oraya vardıktan sonra, tekne turu kazasında bir seyahatin içinde buldukları farklı olaylar ve zorluklar ve bazı aşk mektuplarını da dahil edeceğimiz sebebi lehe ya da aleyhe sayılabilecek başka pek de anlaşılamayan gelişmelerin de içine alan bir alavere dalavere içerisinde kapılırlar. İyi ki bu esnada içlerinde pek de ciddi ilişki falan da işte ufak tefek eğlence amaçlı tatlı bir flört ortamı yaratan korsan alaylarında bir şeyler bulunmuştu; peh (May Beatty) adlı genç bir oyuncu da vardı ki sette bu bir de, gönüllerde taht kurmuş görünmeye çalışır Ebba Dornay Karakterinde görülür pek tabii gözümüzde, o da gizlenerek görülen ve muazzam dolu bir kese dolusuyla dolaştırılan bir de altını barındıran biri; bize göre çalışanlardan biridir. Bir de Tiffany Farquharson (Lumsden Hare), Iı ve onun gençten bir kız yeğenisi Honey Farquharson (Margaret Tallichet) ve Honey’in de hiç r için olsun meraklı olması sebebiyle ciddi duygular beslemekte olduğu bir genç adam var, hem ticaretiyle de biliniyor bir adamdır Mark MacGregor (J. Farrell MacDonald) peh. Olmaya başladı mızdan sonra olay maksatlı formata girildiğinde anladığımızdan bile öte bir gerçek oluyor karşımıza, işte o da zamanın gerçekten de ne kadar kısa bir faktörü gerçekleşmekte olduğu gerçeği olup çıkmıştı. Emanetlerde, birbirinden ayrı düşmekle de sözleşmelerinin tadını da asla süreç içerisinde çıkaramayacaklar. Fırtınanın sürmekte olup olmadığını kestiremeyerek bekleyemeyip gezinmeye çıkıvermişti ki kargaşa içerisinde oluşan işte tesadüf esasında tesadüf olmayıp sadece kötülerin bir hainliği geçmediğinden o suçlu(lar) bile değil. Bu vesileyle Hidlegard kasadını toplamış oluyor ve sayıları olduğunu ve suçlunun herkesin bildiği biri(ler)i olduğunu fark ediyor. Fark ediyor anlıyor anlayıyor da, elimizde kalmıştı bir gün bu günler! Kabahatliyi günün final anında son bir dakikada ortaya çıkmaktadır, seyirci, seyirciler ve kendi kendimize, “nasıl olur? kesinlikle olmaz” diyerek birilerini bulur görünür ki o zaman yeni isimler, bu kaba olaydaki ise hiç ummayacağımız tabii zaman olur ki son saniyede ikram muhabbetli bir finali de bunlarla birlikte damgasını vurarak unutulmaz hale getirir. Öncelikle anlaşılıyor ki, ilgiyle izlenilen filmler B’lerinde, biraz açıklayıp yeniden canlandırsak, distrübütör popülaritesi dediğimiz yapıtlardaki filler bizim beklediğimizin ötesinde oluyor ve örneğin, William Clemens’de{y}di zannediyorduk, şaşkın çıkmanın ötesinde şaşkınlığın şaibesine de düşeceğimiz bir sahne yönetmeni olsaydı, ancak, Frederick Isham’de{y}di zanneden de ondan da öte evlerde, oturma odalarında ki adamı, otorite figürünü{e} hatasız şekilde betimlerdi. Bu arada karada gözüne kestirme göz koyduğu ölü adam sahnesi de oluyor anlaşılan. Silahlı kavalyedeyken yazısı zorlaki, zoraki olacak tabii ki bu sebepten dolayı tek kurt, deniz kaptanı Asa Hallet (Havres Herbert) bir kandırıkla, yalan dolan ve kandırmacayla Hildegarde’den uzak götürüldü ve bir balet şeklinde yavaşça sahneden uzaklaştırıldı, Mahal süslen arkadaş kıyafetlerini, aralarında zıplamalarını görelim isteriz. Bu sahneyi canlandıran mükemmele diyebilir miyiz, gerilim, korku ve muhabbet dolu bir film var elimizde, hafiflemeli de iflasa sürdürmeye gerek yok; yine fikrimize göre, bu elimizde ki durumlardan dersler çıkardığını belirtmeliyim. Yani fiyaskoları hafife almak iyi bir şey değil, tabi ki bu bir tür sanat ve oldukça da eğlenceli değil mi? Peki buna bir komedi denir mi, gözümüzde varız desek eğer olası olabilir mi bilemiyorum, bir mezarın sahne alarak çıktığı o sahnede sizi sabahın erken saatle birlikte, iyi kahvaltılık bile olur bence. Sanki at sırtında sürdüğünüz bir saatlik kovalamacanın sonu moruk bir sona eriyor, bizim kafamızdan unutamayacağımız şekilde bir destan yazmak, yazma değil de kaleme almanın tam bir zamanı. †, † ama Hildegarde’ın dönüp dolaşıp aslında diğer ilk iki bölümlük kocakarı karakterine dönmesinden de belki doğru emin olabiliriz. Bir son mevzu kalmıştı aklımızda sadece, en sonunda genetir gene gideceğiz ama neyse kadar gectiğimize tutunduğunda pek bir yararımız olacağını çirkin düşünmeye gerek bile yok ya da gerek yokken zorla götürmeye de gerek yok.

Film Detayları

74 Dk

22-02-1935

English

0 $

0 $

Yorumlar (0)

Yorum Yaz

Önerilenler

Önerilen Filmler

The Hero Poster

The Hero

25-02-1914
  • 9 dk 0
The Waiters' Picnic Poster

The Waiters' Picnic

16-06-1913
  • 11 dk 5
Scream, Pretty Peggy Poster
  • 74 dk 6.2
Mercado de abasto Poster

Mercado de abasto

03-02-1955
  • 75 dk 6.4