Scenes of the Everglades

1920'lerin sonlarında, National Geographic, internet ve doğa belgesellerinden önce, pervasız "Kâşif-Diş Hekimi-Radyo Evanjelisti" Homer Brinkley vardı. Florida Everglades'te bilinmeyen yerlere seyahat etme ve ````Kanser Makinesi''ni geliştirme tutkusu onu bu dikkat çekici ve nadir sessiz film yapmaya yöneltti. Seminole Kızılderililerinin hayatlarını resmeden "Scenes of the Everglades" filminden bazı sahnelerde Brinkley'in kendisi de Kızılderili kıyafetleri giymiş olarak, esir alınmış Seminole üyeleriyle çevrili olarak görülüyor; bu sahneler özellikle kışkırtıcı. Ancak filmin çoğu, Everglades'in yerli halkına dair şaşırtıcı derecede iyi yapılmış ve şefkatli bir kayıt. Görüntü yönetmeni William B. Feeland'ın sanatsal kompozisyonları ve hassas kameramanlığıyla Seminole, güzel ve ıssız çevrelerinde evlerinde gibi görünen stoacı ve saygın kişiler olarak görülür. Onların bol yaban hayatı arasında balık tuttuklarına ve çiftçilik yaptıklarına tanık oluyoruz; binlerce sayıdaki nadir ve narin kuşlar, devasa, antik ağaçlar ve suya girip çıkan gizli timsahlar. Brinkley açıkça Seminole'lere hayranlık duyuyor ve onları karikatür haline getirmekten bilerek kaçınıyor. Filmin en çarpıcı anları, bazı sahnelerin aşırılıklarını aşan ve sizi bu zamana ve yere götüren anlardır; timsahla güreşmek veya deniz kabuğu toplamak için bir dalış seferi, sadece iki örnek. Tarihsel belgeler olarak, "Scenes of the Everglades" çok değerli bir belgedir. Erken etno-belgeleme zengin ve çeşitlidir, ancak 1920'lerde Seminole yaşamına bir bakış gerçekten çok nadir bir şeydir.